Durgun ekonomi dönemlerinde firmalar; hedef kitle ile hedef kitlenin duygularını ve ihtiyaçlarını her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bu konuda yapılacak strateji ve analizler için online platformlar önemli bir kaynak oluşturabilir. Örneğin 2008 yılında meydana gelen ekonomik krizden İspanya, Portekiz ve Yunanistan en fazla etkilenen ülkelerden biri olmuştu. Google bu dönemde, krizden etkilenen ekonomilerde ne yapmak gerektiğinin üzerine çeşitli seminer ve eğitimler gerçekleştirdi.
Google durgun ekonomilerde firmalara iki önemli bileşeni uygulamalarını öneriyor. Birincisi, talep yaratabilmek ve bu talebi arttırabilmek… Çünkü kriz dönemindeki ekonomilerde şirketler, mikro seviyede talebin azalması problemiyle karşılaşmaktadırlar. Talebi arttırmak için genelde yapılan şey de reklam vermekten geçiyor. Ancak bu reklamlar özellikle gazete, dergi, billboard, televizyon, radyo gibi ölçülemeyen mecralarda verildiği için firmalar için çok verimli olamıyorlar. Ekonomik krizin olduğu dönemlerde geleneksel reklamdan çok, daha küçük maliyetli ve ölçülebilir online pazarlamaya ilginin de arttığını görüyoruz. Dolasıyla Google firmalara ölçümlenemeyen mecralarda reklam vermek yerine, internet reklamcılığına yer almalarını önermektedir. Talebi arttırmanın en verimli şekli, yani minumum maliyetle maksimum talebi arttırmanın yolu, en ölçülebilir mecra olduğu için internet reklamlarından geçiyor. İnternet reklamlarını tek bir çatı altında genellemek aslında çok doğru olmaz çünkü internet reklamlarının içinde de belirli bileşenler var. Mesela, “performans reklamcılığı” adında bir alt okul olarak düşünebileceğimiz bir bileşen var. Başka bir alt okul ise “branding” dediğimiz markalaşma, marka bilinirliliğini arttırma üzerine yapılan dijital internet reklamlarıdır. Bir diğer bileşen ise daha farklı amaçlarla yapılan “video reklamcılığıdır”. Video reklamcılığı daha çok Youtube üzerinden yapılan ve video reklamlarına odaklanan reklamcılık türüdür. Bizim burada Google olarak ve şu an da Google Premier Partner olarak Profaj’da önerdiğimiz şey, birinci aşamadaki performans dijital reklamcılığını uygulamaktır. Performans reklamcılığında kast ettiğimiz şey ise, minumum maliyet ile bütçemizi en verimli şekilde kullandığımızda nokta atışı yapıp hedef kitleye ulaşmak olmalıdır. Böylece, hem arama motorlarında uygun ve düşük tıklama başına maliyetler ile doğru anahtar kelimeleri seçebilirsiniz, hem de görüntülü reklam ağından hedef kitlemizin gezindiği siteleri belirleyerek hedef kitlenizi doğru bir şekilde bulabilirsiniz. Bu da aslında çok kolay bir iş değil. Özellikle performans ve görüntülü reklamcılığını yerinde ve doğru zamanlarda uygulamayı bilen kişi sayısı (ajans değil), Türkiye’de bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Dolayısıyla firmaların ve ajansların bu alanda çalışacak kişiyi seçerken oldukça dikkatli olmaları gerekmektedir.
Talebi arttırmanın ikinci adımı ise yurt dışına açılmaktır. Yurt dışına açılmak ilk bakışta kulağa zor gelse de dijital reklamlarla bu çok kolaydır. Neden? Çünkü internette reklamlarınızı Google Adwords ve/veya Facebook’ta açtığınızda istediğiniz maliyetlerle istediğiniz ülkeyi ve dili hemen hedefleyebiliyorsunuz. Buradaki kişileri de istediğiniz ilgi alanı ve içerikte ilgilenenler olarak seçip, o kişilere kolayca erişebiliyorsunuz. Örneğin, Google’da 2012 yılında İstanbul’daki bir konut projesi için deneme yapmıştık. Projenin reklamlarını körfez bölgesindeki ülkelere açtık. İki haftalık bir deneme ile üç adet daire satılmıştı. Bir kişi Suudi Arabistan’dan, iki kişi de Kuveyt’ten bu projeyi satın almıştı. Profaj olarak İzmir’de, özellikle Çiğli’de birçok konut projesi ile çalışıyoruz. Bu projeler Türkiye ve aslında Dünya için büyük bir fırsat. Örneğin, İzmir Çiğli’de konumlanan bir proje için İngiltere ve Almanya’yı hedefleyebiliriz. Çünkü 2+1 bir daireyi ortalama 200.000 – 250.000 TL’ye sattığımız bir projeyi Euro’ya çevirecek olursak ortalama 50.000-60.000 Euro gibi bir rakam oluyor. İngiltere, Almanya ya da İrlanda’da yaşayan kişiler için bu para orta segment bir araba parasıdır. Bu fiyatlarda o ülkelerde 2+1 ev almak imkansız. Bunun yanında İzmir, bu gelir düzeyindeki kişiler için turistik bir yerdir ve Avrupa’daki insanların gelir ve kültür seviyesi açısından gelmekten hoşlanabileceği coğrafyalardan biridir. Bir bakıma onlar için İzmir’den ev almak yazlık almak gibidir. O yüzden, bir konut projesi elbette tüm Almanların ilgisini çekmeyecektir ama ilgisini çekecek bir sürü kişi bulabiliriz. O nedenle herhangi bir gümrükleme işleminde ya da yasal olarak sorun olmayacak ürünlerimiz var ise, konut gibi, tam bu aşama da yurtdışını hedeflemek doğru bir tercih sayılabilir.
Özetle, durgun ekonomi dönemlerinde internet reklamlarına yer vermek sizi yavaşlatmak yerine hızlandırarak rakiplerinizden büyük ölçüde öne götürecek ve yaşanan olumsuz durumu avantaja çevirmenizde büyük katkısı olacaktır. İstatistiklere bakıldığında durgun ekonomi döneminde insanlar internette daha fazla zaman harcayarak yatırım fırsatlarını takip ediyorlar. Önemli olan bu sürede, hedef kitlenizin karşısına hızlı bir şekilde doğru zamanda ve doğru yerde çıkmayı başarmaktır.